Events - Kokteyl

Göksu ile Küçüksu dereleri arasında kalan çayırlık alan, Osmanlı döneminde padişahların Boğaz?içi’ndeki hasbahçelerinden, zamanla da en gözde mesire yerlerinden biri olarak tanınmaktadır.

17. yüzyılda ünlü seyyah Evliyâ Çelebi, “bir âb-ı hayât nehirdir” diye bahsettiği Göksu’yu, üzerinde kayıklarla dolaşılan; etrafı gül bahçeleri, küçük köşkler ve hazineye ait değirmenlerle çevrili sakin bir yer olarak tasvir etmiştir. Sultan IV. Murad (1623-1640), Kandilli’ye kadar sık selvi ağaçlarıyla kaplı Küçüksu ve çevresini düzenlettirerek buraya “Gümüş Selvi” adını vermiştir.

Hasbahçe içindeki ilk yapılaşma Sultan I. Mahmud (1730-1754) döneminde başlamıştır. Göksu’da sık sık avlanan ve atış talimleri yapan Sultan için Sadrazam Divitdâr Mehmed Emin Paşa, 1751-1752 yıllarında ahşap bir köşk yaptırmıştır. Deniz kıyısındaki bu iki katlı yapı, Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde geniş çaplı bir onarımdan geçmiş ve Sultan’ın isteği üzerine çok sevdiği annesi Mihrişah Valide Sultan adına 1806’da bir de çeşme eklenmiştir. Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde de kullanılmaya devam eden eski köşk, Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından yıktırılmış ve yerine 1856-1857 yıllarında yeni Küçüksu Kasrı yaptırılmıştır. Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde, kasrın cephe süslemeleri elden geçirilerek zenginleştirilmiştir.

Küçüksu Kasrı, 1983’te müze-saray olarak ziyarete açılmıştır. 

Bodrum katıyla birlikte üç katlı olan Küçüksu Kasrı, 15×27 metrelik bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir olarak yapılmıştır. Bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetkârlara ayrılmış; diğer katlar ise bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliğindedir. 

Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda ve merdivenlerinde Batılı süsleme motifleri kullanılmıştır. Alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, farklı renk ve biçimde değerli İtalyan mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve tablolarıyla zengin bir sanat müzesi görünümündedir.